Böyle bir yolculuğa çıkarsanız neler mi yaşarsınız? Neler yaşamazsınız ki? Çok erken saatte uyanmak, araç ile ulaşım sağlarken ekip arkadaşlarınızla heyecanlı bir sohbet, günün ilk ışıklarında atıştırıp yola koyulmak, yağmur, rüzgar, güneş, terleme, üşüme, yokuş, iniş, geçiş, kayıp düşüş, şaşırma, korkma, hayran olma, üzülme, kaygılanma, gurur duyma, bazen pes etme sonunda başarma ve daha birçok macera.
ROTA HAKKINDA BİRKAÇ UYARI
Karia yolunun ikinci kez yürüdüğüm Alinda – Bağarcık – Herakleia rotasında ilk seferin aksine bu sefer hedeflediğim noktaya ulaşabildim. Birkaç önemli uyarıyı yazımın başında paylaşıp yolculuk hikayemizi anlatmaya sonra devam etmek daha uygun olur. Öncelikle uyarılarım ocak ayının mevsim koşullarında gerçekleştirdiğimiz bir faaliyete göre yapıldığından yaz koşullarında yürümeyi deneyenlerin yazıyı buna göre değerlendirmeleri önemlidir. Her ne kadar bu rotayı iki günde geride bırakmış olsak da rota aslında üç güne yayılarak yürünülmesi gereken bir rota. Özellikle birkaç kişiyi aşan bir gurup ile yürüyorsanız faaliyeti iki güne sıkıştırmayı denemeyin. İşaretlere göre yürüyorsanız rota sizi bir akarsu yatağından geçirecektir. Kullar köyünden sonra Bağarcık köyünden hemen önce aşmak zorunda kalacağınız bu akarsu yağışlı havalarda genelde geçit vermemektedir. Suyun kenarına geldiğinizde geçemeyeceğiniz şiddette bir akıntı varsa sola yukarı doğru bir süre yürüyerek araçların geçmesi için genişletilmiş yani sığ hale getirilmiş yerden geçmeniz daha sağlıklı olacaktır. Bizim paylaştığımız GPS kaydında çayı geçmeyi başardık ama durum her zaman böyle olmayabiliyor. Bizim gibi yağmurlu bir havada yürüyorsanız Latmos coğrafyasının doğal kayaları ve antik döşeme yolların aşırı kaygan olması işinizi zorlaştıracaktır. Özellikle Bağarcık Köyünü geçtikten bir süre sonra inişe geçtiğinizde zeminin kayganlığı en büyük sorununuz haline gelecektir. Buna göre tedbir almanız ve baton kullanmanız çok faydalı olacaktır. Paylaştığımız GPS kaydının son bölümünde Herakleia Antik Kenti surlarına geldiğimiz noktadan itibaren döşeli yoldan ayrılıp sola devam ederek surları aşıp Kapıkırı köyüne yukardan giren alternatif bir işaretli rota izledik. Eğer sizde bizim gibi ıslak bir zeminde yürüyorsanız bu alternatif rotayı kesinlikle kullanmayın. Köye surları aşıp yukardan giren bu alternatif patikanın birkaç yerinde ölümcül derecede tehlikeli geçişler var. Bu son bölüm kuru ve güneşli havalarda çok tehlikeli olmasada yağışlı ve ıslak havalarda son derece tehlikeli olduğundan kesinlikle tercih edilmemeli. Herakleia surlarını gördüğünüzde antik döşeli yoldan ayrılmayarak devam ederseniz tehlike yaşamadan rotayı rahatça tamamlamış olursunuz.
KARYA YOLU İÇİN YOLA KOYULUYORUZ
Ekip arkadaşlarım Vahap Ağırtaş ve Gürhan Kaan Yörük ile 12 Ocak 2018 tarihinde Hulusi Kaya kaptanlığında çok erken yola çıktık. Gün ışımadan başlangıç noktamız olan Karpuzlu’ya vardığımız halde saat 08.00 sularında ancak yürümeye başlayabildik. Karpuzlu’da saat çok erken olsada kahvaltı için bir şeyler bulmak mümkün. Biraz daha vakitlice gittiyseniz ve unuttuğunuz malzemeler varsa, gıda başta olmak üzere eksikleri tamamlamak için Karpuzlu iyi bir seçenek olabilir. Kasabanın içinden işaret ve tabelalar sizi Alinda Antik Kentine doğru yönlendirir. Yokuş yukarı yükselerek içinden geçtiğiniz köy tam anlamıyla seyirliktir. Bölgeye has taş evler, her yana saçılan antik kalıntılar ve yükseldikçe ortaya çıkan manzara fotoğraf çekme ihtiyacı doğurur. Alinda Antik Kenti içinde ilerlemeye başladığınızda ise bu arkeolojik alan sizi ister istemez yavaşlatır.
Etrafı seyredip fotoğraf çekerken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız. Alinda Antik Kentinin üst kısmına geldiğinizde lahit mezarlar arasından ilerlerken bir su kemeri karşılar sizi. Su kemerinin arkasında kalan bekçi damı önündeki asfalt yola çıkıp bir süre yürümelisiniz. Su almayı unuttuysanız yada suyunuz eksildiyse asfalt üzerinde sağ tarafta bir tatlı su kaynağı bulunur. Kısa bir asfalt yolculuğu sonrası sizi sağ tarafa devam eden patikaya yönlendirecek olan Karia Yolu tabelasını görürsünüz.
ARTIK ANTİK YOLDAYIZ
Başlangıç noktamız olan Karpuzlu ve hemen üstünde kalan Alinda Antik Kentini geride bırakmak mesafe olarak 2 km. civarında olsada gerek yokuş gerekse bizi büyüleyen çevre zamanımızı oldukça fazla harcamıştı. İlk başta neden asfalt ve patika var diye merak ediyorsanız hemen söyleyelim. Döşeli yol aslında Alinda Antik kentinin aşağı kısmından başlıyor ve antik kentin içinden değil çevresinden dolanarak devam ediyor. O yolu izleyerek ilerlersek Alinda Antik Kentini göremeden geçeceğimiz için biz rotamızı şehrin içinden geçiriyoruz. Antik Kent ve asfalt yolu geride bırakıp patikaya girdiğimiz yerden itibaren İlk mola noktamız olan Tekeler köyüne 4 km. civarında bir mesafe kaldığını tabeladan anlıyoruz.
Zeytinlikler arasından ilerleyen işaretlenmiş patikayı bir süre izledikten sonra antik taş döşeme yola ulaşıyoruz. Bir önceki yürüyüşümde de adımladığım bu yolun bir kısmının tahrip edildiğini duyduğumdan kaygı ile ilerliyorum. Bizi kıvrılarak Tekeler köyüne doğru çıkaracak antik yol sert şekilde yükselmeye başlarken korktuğum manzara ile baş başa kalıyorum. Tamda söylendiği gibi bakmaya kıyamadığımız ülkemizin zenginliği ve bizlere miras bu antik yolun kepçe ile tahrip edilerek geniş bir toprak yola dönüştürüldüğünü görüyorum. Ben ve ekip arkadaşlarım gördüğümüz manzara karşısında üzüntü ve öfkeyi aynı anda yaşıyoruz. Kime kızmalıyız? Bahçesine yol götürmek için heybetli bir antik yolu kepçe ile yok eden köylüye mi, yoksa olanı bitene müdahale etmeyen kamu görevlilerine mi? Yüzyıllara dayanıp bugünlere ulaşan antik yolu daha geçen sene adımlamıştım.
Zaman ve doğa şartlarına direnen bu heybetli yollar belliki bizim hırs ve cahilliğimize karşı çaresiz kalmış. Mahvolmuş ve bir kısmına da beton dökülmüş antik yolu içimiz acıyarak geride bırakıyor ve sağanak yağmur eşliğinde Tekeler köyüne ulaşıyoruz. Bol miktarda kahvehane ve bakkal bulunan köyün meydanında ilk önümüze çıkan kahvehaneye giriyoruz. GPS ve telefonlarımız şarj olurken bizde soba etrafında elbiselerimizi kurutmaya çalışıyoruz. Hafif bir atıştırma sonrası kuruyan elbiselerimizi giyerek dinlenmiş şekilde yolumuza devam ediyoruz.
TEKELER İLE KULLAR ARASI
Tekeler köyünden ayrıldıktan sonra Kullar köyüne ulaşana kadar genelde asfalt ve oturtulmuş arazi yollarında yürüyoruz. Nefes aldırmayan yağmur nedeni ile pek az fotoğraf çekme imkanı buluyoruz. DSİ’nin su tutmak için yaptığı bendin üzerinden geçerken etrafımızı çevreleyen manzarayı yağmura rağmen fotoğraflıyoruz. Kullar köyüne yaklaşırken asfalt yoldan yürümemek için arazilerden kafamıza göre bir yol tutturuyoruz. Köyde pek dükkan yok ama sıcak birşeyler içip ısınabileceğimiz bir kahve mevcut. Daha büyük bir yerleşim olsa yemekten sonra tatlı ile kendimizi ödüllendirebilirdik, malum buraya kadar gayet seri şekilde yürümeyi başarmıştık. Benim baklava hayalim ekip arkadaşlarım Vahap Ağırtaş ve Gürhan Kaan Yörük’ü oldukça eğlendiriyor. Köy içindeki kahvehaneye vardığımızda bir yandan elbiselerimizi kuruturken bir yandan da karnımızı doyurmak için sofra kurmaya başlıyoruz.
Kahvede karşılaştığımız köylüler her zamanki gibi güler yüzlü ve misafirperver davranıyorlar. Ekmek ve yumurtayı köyden tedarik edip çantamızdakileride masaya çıkartıp doyurucu bir sofra kuruyoruz. Yemek sonrası çaylarımızı yudumlarken yağmur nedeni ile araziye gidemeyen köylüler ile sohbet etme imkanı buluyoruz. Kahvedekiler ile helalleşip dışarı çıktığımda sürpriz bir manzara karşılıyor beni, geri geri kahvehanenin önüne yanaşan aracın arkası tepsi tepsi şerbetli tatlı çeşitleri ile dolu şekilde karşımda. Benim peşimden çıkan ve seyyar tatlıcıyı gören arkadaşlarım şaşkınlık içinde ‘başka birşey dilesen olacakmış’ diyorlar. Çok sağlam yediğim ve rotanın devamında sert yokuşlar olduğunu bildiğim halde dayanamayarak iki baklava ile final yapıyorum. Israrıma dayanamayan Gürhan’da bana uyuyor ama Vahap Ağırtaş gaza gelmeyerek tatlıyı sonra yemek üzere çantasına atıyor.
KAMP NOKTAMIZ BAĞARCIK
Kaçınılmaz olan sert çıkışlarda ilerlerken ağır çantayı yüklenen Gürhan baklavaları yediği için pek mutlu görünmüyor. Kullar köyünden sonra genelde orman içinden ilerleyen patika yollarda adımlıyoruz. Oldukça keyif alarak ilerlerken terkedilmiş evler, tarihi yollar ve ne olduğu belirsiz yıkıntıları geride bırakıyoruz.
Bazen manzaralı tepeler bazen dere yataklarından ilerlerken gün boyu peşimizi bırakmayan sağanak yağmur hafifliyor. Islanıyoruz ama hava soğuk olmadığı için dert etmiyoruz.
Yağmur yürümeyi ve fotoğraf çekmeyi olumsuz etkilesede ‘sıcak bir havada ter içinde suya hasret yürümekten iyidir’ diyerek halimizden memnun şekilde yol almaya devam ediyoruz.
Bir önceki denemede geçemeyerek kıyısında kamp kurup sabahladığımız çaya öncekinden çok daha iyi bir zamanlama ile ulaşıyoruz. Bu çay nedeni ile bir önceki denememizde zamanlıca Bağarcık Köyüne ulaşamadığımız için faaliyeti Heraklia yerine Bağarcık Köyünde sonlandırmıştık. Bu sefer çayı alternatif yoldan nasıl geçebileceğimizi biliyoruz fakat gerek kalmıyor çünkü çay gün boyu yağan yağmura rağmen geçen seferki kadar çoşkulu akmıyor. Biraz risk alarak kaygan kayaların üzerinden zıplayarak karşı tarafa ulaşıyoruz. Geride bıraktığımız zorlu engele bakarak o anı içimize çekiyoruz. Kullar köyünden bu çaya ulaşana kadar pek ıslanmadığımız için kamp alanına kuru ulaşmak adına hızla yola devam ediyoruz. Çayı aştıktan sonra zaman zaman işaretli yolun dışına çıksak da bu sorun olmuyor ve ilerde tekrar rotamız ile buluşuyoruz. Çok yorgunuz ama ıslanmamak adına son enerjimizi kullanarak hızlı bir şekilde kamp noktamız olacak Bağarcık Köyüne ulaşıyoruz. Köy kahvesine ulaştığımızda hava henüz kararmıştı ve daha sandalyemize oturmadan sağanak yağmur başlamıştı bile. Islanmadan kendimizi kahveye attığımız için mutlu bir şekilde yemek hazırlıklarına başlıyoruz.
Planımız ıslak malzemeleri kurutup karnımızı doyurduktan sonra birkaç km. ilerdeki kamp alanına yürümekti. Sağanak yağış etkisini arttırınca önceden tanış olduğum köylüler kahve çevresinde korunaklı bir yere kamp kurmamızı önerdiler. Daha sonra sohbetimizi katılan muhtar bize sobalı sıcak bir oda önerince çadır kurmamıza bile gerek kalmadan mat ve uyku tulumlarımızı yere sererek geceyi rahatça dinlenerek geçirme imkanı buluyoruz.
Rotamızın uzun ve genelde çıkış olan bölümünü ikinci kez geride bırakmış olsamda Bağarcık Köyünden Stylos Manastırına (Arap Avlusu) kadar olan bölümü bende ilk defa yürüyeceğim. Rotanın devamındaki işaretlemeler ve GPS verileri hakkında tahminler yürütüp sohbet ederken yorgunluk ağır basıyor ve uykuya dalıyoruz.
HEDEF HERAKLİA
Dinlenmiş bir şekilde uyanıp hafif bir kahvaltı sonrası çantalarımızı hazırlayıp yola koyuluyoruz. Hava bizden yana ama gün ne getirir bilinmez.
Yolumuz üzerinde bulunan Basık Kalenin çevresindeki arkeolojik kalıntıların küçük bir kısmını ziyaret edip yolumuza devam ediyoruz.
İzlediğimiz rota üzerinde antik döşeme yol neredeyse aralıksız olarak devam ediyor. Keyifle yürümeye devam ediyoruz.
Fazla iniş çıkış yapmadan neredeyse tamamı döşeli antik yol olan bir bölümü geride bırakıp güzel bir hava ve harika manzaralar eşliğinde Stylos Manastırı (Arap Avlusu) yakınlarına ulaşıyoruz.
Daha önce çok seferler kullandığım Stylos Manastırı – Herakleia Antik Kenti arasındaki rotaya varmamıza çok az bir mesafe kalmışken işaretlenen yolun sağa doğru kıvrılarak yön değiştirdiğini görüyoruz. Önceki yürüyüşlerde Stylos Manastırından Herakleia yönüne hareket ettiğimizde antik yola ulaşmak için uzun bir süre patikalarda yürüdüğümüzü hatırlıyorum.
Düz gidip önceden çok defa yürüdüğümüz yolda yürümek yerine sağa giden işaretli yolu denemeye karar veriyoruz. Bir süre sağa doğru açılan rota daha sonra tekrar sola dönüp Stylos Manastırı sonrası yürüdüğümüz antik yol ile birleşiyor.
Kararımız sayesinde antik yolu kesintisiz çekilde yürümüş ve fazla iniş çıkış yapmadan yolumuza devam etmiş oluyoruz. Bundan sonra bizi Kapıkırı Köyü yani Herakleia Antik Kentine kadar götürecek olan antik yolu çok seferler yürümüş olsamda hafif yağmurun ıslattığı antik yolda zor bir inişin beni beklediğini biliyorum. Küçük kazaları ve yamulttuğumuz batonları saymazsak pekte sıkıntı yaşamadan, hatta hızlıca yol alıp Bafa Gölünü gördüğümüz bir noktada mola veriyoruz.
Son öğünümüzü sucuk ekmek ile geçiştirip rotanın devamı hakkında planlama yapıyoruz. Yürümekten her zaman keyif aldığımız antik döşeli yolun son bölümüne yaklaşırken Herakleia Antik Şehri surları önümüzde beliriyor. Bir değişiklik yapıp antik yoldan ayrılıp sola ilerleyen alternatif işaretlenmiş rotaya doğru yöneliyoruz. Hedefimiz Kapıkırı Köyüne yukarıdan giriş yapıp bu rotayı tamamlamak. Fakat bu alternatif yol yağışlı havalarda, ıslak zeminde yürümek için hiç tahmin edemeyeceğimiz şekilde tehlikeli çıkıyor. Zar zorda olsa birkaç tehlikeli bölümü geçip köye üst mahalleden giriş yapıyoruz.
Cami ve kahvelerin bulunduğu meydana yaklaşırken bizi almaya gelen Hulusi Kaya ve Aykut Yıldızalp karşılıyor bizi. Zorlu bir faaliyeti bitirmenin huzuru ve dost yüzler ile paylaşılan yürüyüş anıları eşliğinde çaylarımızı yudumluyoruz. Yorgun ayaklarımızı soğuk su ile tedavi edip dinlendikten sona akşam yemeği için yolda son bir mola veriyoruz. Bir sonraki etabımızda buluşmak üzere vedalaşıp güzel anılar ile evlerimize doğru yola koyuluyoruz.
Özgür Aydoğan
28 Ocak 2018 – Selçuk / İzmir
Dağcılık malzemelerini incelemek yada satın almak için tıklayınız.
www.dagcidukkani.com
Emeğine sağlık dostum öyle anlatmış sinki okurken tekrar yürüdüm o yolları